13 Şubat 2014 Perşembe

haftalar sonra yeniden..

şu işe bakın ki kendi blogumu unutup yitmişim yine.. 
insan bazen kendinden, kendine ait olan her şeyden uzaklaşıp kaçmak ister.. kaçamadım, kaçmadım.. buralardaydım hep.. ama o kadar yoğun şeyler yaşadım ki yazmak imkansızlaştı..
evet, oturup burada neler yaşadığımı anlatıp kimsenin canını sıkacak değilim.. lakin bu kadar süredir bi şey paylaşamamak canımı sıktı..
bir blog ne işe yarar ki? yaşadığımı, buralarda olduğumu tanımadığım bir avuç insana kanıtlamaya çalışmak değil herhalde.. kendime mi? yo hayır sanmam.. bunun için farklı yöntemlere sahibim.. ama yöntemlerin her zaman işe yaradığını da iddia edemem.. neyse ki herhangi bir şeyi kanıtlama çabasından çok uzak bir yerde yaşıyorum.. yaşadığım boyutta akışlar önemli bir yer tutuyor.. nehrin akışı, rüzgarın akışı ve haliyle bunların etkisiyle benim biricik yaşantımın akışı..
bir süredir akış hızının tersine doğru gitmeye çalıştım.. ne büyük ahmaklık :) fakat bu tahmin edilenden daha da zevk vericiydi.. şu alışveriş merkezlerindeki (alışveriş merkezlerinden nefret ederim,alışverişten de hoşlandığım söylenemez), yürüyen merdivenleri düşünün.. aşağı doğru akan merdivenlerden yukarı doğru çıkmaya çalıştığınızı düşünün.. bu çocukken acayip derecede keyif vericiydi.. aynı zamanda tam bir saçmalık :) saçma olan şeyler genelde eğlendirebilir bizi.. çocukluğunuzu düşünün.. çoğu bize şimdi aptalca gelen bir dizi olayla dolu, fakat ne kadar eğlendiğimizi tarif etmeme gerek bile yok..
neyse sonuçta akıntının tersi yönünde gitmeye çalıştım bi süre.. bu beni eğlendirdi, biraz acıttı da.. hayat aksiliklerle dolu, buna alıştım.. yine de dünyada hiçbir şey, herhangi bir şeye yön vermeye çalışmak kadar sıkıcı olamaz.. o yüzden bundan vazgeçtim ve tekrar akışa teslim olup yoluma baktım..bulutların gökyüzünde süzülmesi gibi tatlı tatlı akıp gittim.. ama her zaman bu kadar tatlı olmaz..
daha sonra bir düşten uyanmışçasına sancılarla kendime geldim.. bir doğum sancısı gibi.. çünkü bu sizi sarsar ve yeniden kendinize getirir.. kendine gelmek lafından nefret ederim.. çünkü bence hiçbir anlamı yok.. biraz düşünün.. ne demek olabilir bu "kendine gelmek"? eğer imkanınız varsa kendize gelmekten vazgeçin, imkanınız yoksa yaratın.. dünyadaki en sıkıcı ikinci şey de insanın "kendine gelmesi" olabilir.. çünkü ne zaman gökyüzünde bulutlar gibi tatlı tatlı süzülürken "kendine gelseniz" her şey mahvolur ve bir betona çakılıp acılar içerisinde kıvranırsınız.. buna hiç gerek yok..

demek istediğim buralardayım.. tatlı tatlı süzülmekten ve allah korsun ki betona çakılmaktan vakit buldukça paylaşımlara devam ;)