11 Kasım 2013 Pazartesi

μέλας (melas) ve χολή (kholi).. Melankoli..

bir yerlerde, yitirilen sevgililer için ağıtlar yakılıyor.. ben sevgililere değil yitirilen sevgilere ağıt yakmayı tercih ederim. karanlık sokağın, ıslak parke taşlarındaki ışığın yansımasına takılır gözlerim böyle zamanlarda.. yine geliyordur çünkü melankoli..
 

bakınız aristoteles ne demiş kaç zaman önce "Neden, ister felsefede ya da politikada, ister şiir ya da sanatta olsun, olağanüstü kişiliklerin hepsi melankoliktir?"
 

melankolikler, aristo tarafından bir çeşit övgüye değer görülürken, ortaçağda "büyücü, cinli, şeytanlı" denilerek yakılırmış, melankolik olmak büyük bir günahmış. "Aydınlanma" döneminde ise toplu tutuklamalara, kliniğe kapatılmalara maruz bırakılmışlar "akılsız deliler" olarak. Faşist Nazi Almanyası'nda ise şizofrenler ve melankolikler toplama kamplarına götürülüp, öldürülmüşler.. şimdilerde ise, tahminimce bir çoğuna ilaç sektörünün geliştiği bu kapitalist sistemde, bilmem kaç çeşit ilaç veriliyordur.. melankolinin kısa tarihi, üstün körü böyle imiş..
 

velhasılıkelam ince işler, ince hastalık getirir.. Ama bence melankoliklik hasta olma hali değil bir kişilik çeşididir. Felsefi derinliği yoğundur. Bazen sizi tümüyle sarar, bazen yorar, bazense gözden kaybolur ama gitmez.. Perdeler arkasından sırıtır, ordadır ama size dokunmaz.. Aslında melankoli candır, bazen de canı sıkandır ama bir de borderline kişilikle birleşince bazen tuz-biberdir işte..

bu kez müzik, tütün ve şarap....


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder